Welcome to Our Website

Eren Alıcı: Evdeki Saat’le evliliğimin ayakta kalması için başka şeyler de yapıyor olmam lazım

Eren Alıcı, 2014’te başlayan Evdeki Saat yolculuğuna devam ederken yeni projesi ‘Eren Alici’ ile de üretimlere başladı. Projenin akustik pop türündeki ilk ürünü ‘Kördüğüm’ iki kişi arasında yaşanan zehirli bir aşkı merkezine alırken; bağımlılık yapan ama bırakılması gereken her şeyi sözlerinde işliyor. Kördüğüm, elektronik altyapılarla melankolik sözlerin kombinasyonundan doğan ve ‘Evdeki Saat’ projesinin sloganı haline gelen ‘mutsuz dans şarkıları’ndan daha farklı bir deneyim vadediyor. Eren Alıcı ile kendi adıyla üretmeyi konuştuk.

– Seni 2014 yılında ilk şarkısını yayınlayan Evdeki Saat’ten biliyoruz. Ancak 5 Ocak 2024’e geldiğimizde bu defa ismin ve soyisminin uluslararası yazılışı ile Eren Alici olarak Kördüğüm teklinle karşımızdasın. Tabii ki ilk soru da buradan. Neden yola Evdeki Saat’in yanında bir de Eren Alici olarak devam edeyim istedin?

Evdeki Saat bir janrda, bir biçimde müzik yapan bir proje. Ancak benim içimde biraz daha farklı türler de var. Daha akustik müzikler de var, daha elektronik müzikler de var. 10 sene boyunca bir janrda, bir yerde müzik yapınca diğer tarafları açığa çıkaramamak bir noktada iyi hissettirmiyor.

Tabii ki her şeyi Evdeki Saat’e sıkıştırabilirim ancak o zaman da Evdeki Saat’in kafası karışıyor. Onun yerine kendimi bölmek, enerjimi farklı projelere de vermek istedim. Açıklaması tamamen bu.

– Peki neden Eren Alıcı değil de Eren Alici? Uluslararası anlamda farklı denizlere açılmak gibi bir şey de var mı aklında?

O var aslında ama Eren Alici olarak mı açılırım ondan emin değilim. Eren Alici, İngilizce “i” karakteri olan, Türkçe şarkılar yapan birisi. Globalde bir şeyler yapabilmek adına girişimlerim var ama muhtemelen 2-3 seneye hayata geçer gibi duruyor.


Eren Alıcı

– Toksik bir aşktan yola çıkan “Kördüğüm” şarkını anlatır mısın bize?

Birinin toksik bir aşkın içinde olması, orada bulunmanın verdiği zarar, karşı tarafa olan bağımlılık ve yarattığı hisler gibi. Bu şarkıyı bir insana da atfedebilirsiniz ya da bağımlı olduğunuz herhangi bir şeye de, şarkı aynı hislerle akabiliyor. Bağımlı olduğunuz kişiye ya da şeye ne kadar ihtiyacınız olduğunu ama aynı zamanda sizin için ne kadar zararlı olduğunu anlatan bir şarkı.

– Tek başına çalışırken, bir ekiple işbirliğine kıyasla yaratıcı sürecin nasıl farklılaşıyor?

Zaten Evdeki Saat’te de şarkıların yazılışında, prodüksiyonunda, yaratıcı sürecinde sadece ben vardım. Biriyle oturup haydi beraber prodüksiyon yapalım, beraber şarkı yapalım gibi bir şeye hiç girmedim. Sadece canlıda tabii ki bir grupla olmam lazım, insanlara bir grupla hitap etmek zorundasınız. Orada zorlanabiliyorum çünkü tek başıma yaptığım bir şeyi grup olarak dışarı çıkarmak kolay olmuyor. Başka insanlarla bir şeyler yapmayı da merak ediyorum çünkü bildiğim bir his değil açıkçası. Hep tektim, 2014’ten beri evde oturuyorum ve şarkı yapıyorum. Sadece tek başına müzik yapmanın nasıl bir şey olduğunu bilen birisiyim. Grupla müzik yapmak konusunda aşırı bir tecrübem yok ama belki deneyimleriz, belli de olmaz.

– Eren Alici olarak sahneye çıktığında, Evdeki Saat olarak sahneyi paylaştığın kişilerle mi çalışmayı düşünüyorsun?

Vallahi ben Evdeki Saat’teki arkadaşlarımı seviyorum. Onları isterse Eren’le de çalarlar. Ama bu sefer daha tecrübeli olduğum için canlıda ne tınlayabilir diye düşünerek şarkıları yapıyorum. Bilgisayarınız olduğu zaman zibilyon tane enstrüman var. Acemilik dönemimde bunları keşfetme aşamasında, koy abi, ondan da koy falan diye gidiyordu. Her şeyi koyunca bu sefer bunları live’a aktarmak biraz zor oluyordu. O yüzden şu an ne yaptığımı bilerek yapıyorum. Gitar var, klavye var, bunlar çalınabilir zaten. Ekstra çok fazla bir aksiyona girmedim bu şarkıda. Live’da da çalabileceğim şekilde prodüksiyon yapıyorum şu anda.

– Eren Alici’nin müziğinde Evdeki Saat’in müziğine göre belirgin tema, stil, janr farklılıkları neler?

Burası biraz daha romantik bir yer; Türkçe alternatif indie pop değil. Yaşar romantikliği değil de, belki %MCEPASTEBIN% denebilir. Evdeki Saat, Türkçe indie pop, alternatif pop dediğimiz bir janr.

– Evdeki Saat’in mevcut hayran kitlesiyle Eren Alici olarak nasıl etkileşim kurmayı planlıyorsun?

Belli bir kitle gitmeyecek tabii ki, bunu tahmin edebiliyorum. Ama Eren’in yaptığı şarkıları seven bir insan grubu var, onlara güzel gelecektir. Evdeki Saat kitlesi de bölünüyor kendi içerisinde. Birinci çemberde Evdeki Saat’in bütün şarkılarını sevenler var. İkincide birkaç şarkısını sevenler var, üçüncüde de Uzunlar’ı sevenler var. Birinci çember, Eren’i severek dinleyecektir diye tahmin ediyorum. Bir de zaten benim de Evdeki Saat’i tekrar sevmem için bu lazım çünkü 10 yılda bir metal yorgunluğu oluyor gerçekten.

“Evdeki Saat’i tekrar sevmem için..” dedin. Bir uzaklaşmışlık mı var?

Uzaklaşmışlık değil de, yorgunluk. 10 yıllık bir evlilik gibi. Evdeki Saat’le olan evliliğimin ayakta kalması için benim başka şeyler de yapıyor olmam lazımdı.


Eren Alıcı

– Bir sinema filminde de yer aldığını gördüm, Socrates Club’ta programını izledim. Seni görmek için nerelere bakarak olalım?

Kafamda bir sürü şey dönüyor, bu da iyi mi kötü mü ondan da emin değilim. Moderasyon başka bir iş, oyunculuk bambaşka bir iş. Keyif aldığım sürece her şeyi yapmak istiyorum. Bir oyuncu değilim, olamam da büyük ihtimalle ama o kadar da kötü değilim sanırım.

– Filmin adı “Öte” değil mi?

Evet. Film Amerika-Türk ortak yapım olduğu için Türkçe oyunculuğu deneyimleyemedim. Senaryonun büyük bir kısmı İngilizce’ydi. Filmde Karslı bir genç, İstanbul’a gidip bir hayat kuruyor, sonra o hayattan bıkıp, boşanıp ve bir de işinin batmasıyla Kars’a geri dönüyor. Benim Karslı olmam ve İstanbul’dan bıkma aşamasına gelmem gibi tesadüf karşılaşmalar da oldu oynadığım karakterle.

– Oyunculuk, moderasyon bir yana, müzik alanında da çok çeşitli şapkalar takan birisin. Bu şapka önüme gelirse onu takmam, hayır derim, dediğin bir şey var mı?

Bu şapka biraz önümde; yapabileceğimden daha basit, daha yüzeysel Türkçe pop şarkılar yapıp para kazanma şapkasını takamıyorum, ona yokum.

– Bu bir Ocak söyleşisi olduğu için geride bıraktığımız yıla dair bir soru sormak istiyorum. 2023’ün en büyük müzik olayı sence neydi?

Bir sürü şey var da aklıma ilk gelen, Dua Lipa ve Tame Impala’nın beraber şarkı yapması.

– Kördüğüm’ün içinde olduğu bir playlist düşünelim. Bu playlist’e üç şarkı daha eklemeni istesem.

Fikret Kızılok – Ne Güzel Olmuşsun
Tame Impala – Tomorrow’s Dust
Cem Özel – Dar Dünya

– 2024’e dair seni heyecanlandıran şeyler neler?

2023’ün sonları benim için böyle çok farkındalıklı, bir şeylere uyandığım, hayatı kendimi zehir etmediğim, etmemeye çalıştığım bir dönem oldu. 2023’ün ilk yarısı bayağı kötü giderken ikinci yarısı güzel bir şeye dönüştü ve hayatımın sonrasında da unutmayacağım dersler aldım. Beni heyecanlandıran şey de buradan yola devam etmek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir