İzmir’de binaların yarısı dayanıksız, yüzde 36’sı da kaçak!
İzmir’in son afet çalışmasından korkutan rakamlar ortaya çıktı. Eski yapıların ağırlıkta olduğu kentte, kentsel dönüşüm sık sık gündeme gelirken, depremlere karşı yol haritası niteliğinde olan bu çalışma, bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini ortaya koydu.
İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celalettin Kozanoğlu, “İzmir korkutuyor; ama korkunun ecele faydası yok” dedi.
“KENTTEKİ BİNALARIN YÜZDE 50’SİNİN KONTROL EDİLMESİ LAZIM”
Celalettin Kozanoğlu, kentteki binaların yüzde 50’sinin kontrol edilmesi gerektiğini ifade ederek, “Bu kontrol sonucunda sağlam da, yetersiz de çıkabilir. Acil kontrol edilmesi lazım; çünkü depremin ne zaman geleceği belli değil. Bu tedbirler ne kadar erken alınırsa halkımız için o kadar iyi olur” şeklinde konuştu.
Dikkat çeken rakamları paylaşan Prof. Dr. Celalettin Kozanoğlu, İzmir’de 903 bin bina stoku olduğunu aktararak, bu stokun yüzde 12’sinin 1998’den sonraki yeni deprem yönetmeliğine göre yapıldığını anlattı.
İZMİR’DEKİ BİNALARIN YÜZDE 36’SI KAÇAK ÇIKTI
Binaların yüzde 36’sının kaçak olduğunu kaydeden Kozanoğlu, bu kadar büyük kaçak oranının kendisini şaşırttığını söyledi. Kaçak yapıların, kaçak kat ya da bina şeklinde olabileceğini dile getiren Prof. Dr. Celalettin Kozanoğlu, “Bu bilgiler, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin afet planıyla ilgili yaptığı çalışma sonucu ortaya çıktı. İzmir’deki binaların yüzde 36’sının kaçak olduğu tespit edilmiş durumda. İzmir’de 30 ilçe var, 11’i merkez ilçe. Bu binaların yüzde 40’ı merkez ilçelerde toplanmış durumda. İzmir’de yapıların yüzde 52’si, 1998’den önceki deprem yönetmeliklerine göre yapıldı” ifadelerine yer verdi.
Binaların eski olmasının yıkılacağı anlamına gelmediğini paylaşan Prof. Dr. Celalettin Kozanoğlu, “O zamanın mevcut yürürlükteki deprem yönetmeliklerine göre; doğru malzeme, doğru proje, doğru uygulama yapıldıysa, binamız elbette sağlam olabilir. Eski bina, her zaman riskli bina demek değildir. Binanın eski olması, yıkılacağı anlamına asla gelmez. Elbette, İzmir’deki eski yapıların mutlaka elden geçirilmesi; uygun karotlar alınarak ve performans analizleri yapılarak kontrol edilmesi gerekir” diye konuştu.
“KONTROL EDİLMESİ GEREKEN BİNALAR SINAVI GEÇER Mİ ÇÜRÜK MÜ BİLEMEYİZ”
İzmir’de kontrol edilmesi gereken binaların deprem sınavını geçeceğine kimsenin garanti veremeyeceğini anlatan Prof. Dr. Celalettin Kozanoğlu, şöyle devam etti:
“İzmir’de, 1998 öncesi deprem yönetmeliğine göre yapılmış binaların tamamının sınavı geçeceği konusunda kesin bir şey söylememiz mümkün değil. Bu tamamen testler sonucunda göreceğimiz bir şey. Bir betona dışarıdan baktığımız zaman; sağlam mı, çürük mü, içindeki donatı iyi mi, kötü mü, bunu anlamak mümkün değil. Bu test sonucu görülebilecek bir şey. Dolayısıyla bu testlerin bir an önce yapılması gerekir.”
SAHİL ŞERİTLERİNDEKİ ZEMİN SIVILAŞMASINA DİKKAT ÇEKTİ: ÇOK TEHLİKELİ
Kozanoğlu, İzmir’deki bazı noktalarda zemin sıvılaşması olduğunu ifade ederek, bu durumun tehlikeli olduğunu söyledi. Kozanoğlu, son olarak sözlerine şöyle devam etti:
“Sıvılaşan zeminin bir özelliği var; sıvılaşma olan zeminlerde, deprem anında su açığa çıkıyor. Bu durum da zeminin zayıflamasına yol açıyor. Sıvılaşma, işte bu nedenle çok tehlikeli. Bu zeminler, normal zamanda sağlam gibi gözüküyor; ancak asıl problem deprem esnasında ortaya çıkıyor. Bina, yıkılmadan devrilebiliyor, ya da batabiliyor. Bunlar tabi büyük mal ve can kayıplarına sebep oluyor. Alsancak, Kordon, Güzelbahçe şeridi, Bostanlı, Çiğli sahilleri, zaman içinde alüvyonlarla dolmuş, sert gibi gözüken fakat zaman içinde oturmuş zeminler. Bu zemine yapı yapacaksak, zeminin mutlaka çok iyi analiz edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması gerekiyor. Ben, bu zemine asla bina yapılamaz demiyorum; ama mutlaka önlemini almalı, çok iyi bir geoteknik çalışma yapmalıyız. Özel tedbirler almalıyız. Aksi takdirde depremde, hepimizi üzen sonuçlara sebep verebilir.”